Yıllarca iyileşmek için her şeyin yoluna girmesini, sorunların bitmesini bekledim. Bunu da halledersem düzelecek, şunu da çözersem düzlüğe çıkacağım… Asla bitmedi bunlar, sunar, sorunlar, prüzler, engeller, angarya işler…
Otuzuma az kalmışken daha çok yeni fark ediyorum ki iyileşmek; her şeyin yoluna girmesi değil, o şeylerin artık seni alt üst etmemesidir. Zaten prüzsüz bir hayat, sorunsuz insanlar mümkün değilmiş bunu da öğrendim. Zaten biz de başkaları için sorun değil miyiz? Her birimizin farklı olan tek özelliği parmak izlerimiz değil ki, ruhumuz, karakterimiz, öfkelerimiz…
Neyse konu şu an benim :)
Yaşamak üzerine saçma bir şekilde düşünüyorsun birazcık yaşa dedi ablam geçenlerde. Teşekkür ederim ablacım…
Bazen yaşamakla ilgili her şeyi o kadar çok düşünüyormuşum ki yaralarımın üzerinden elimi çekmediğimi anladım. Sürekli dokunduğun bir yarayı iyileştiremezsin ki. Kim olduğumu bırakmam gereken bir süreçteyim. Çünkü biliyorum ki yeni halim, bir vazgeçişin öte yakasında beni bekliyor.
Yorgunluklara, özlemlere tahammül edemediğim bir dönemdeyim. Bu yüzden bazen yola devam etmemeyi, bazı şeyleri tamamen bırakmayı düşündüm. Oysa ki aynı yolda bazen yoruluyor olmama rağmen aynı yolda devam edebilirim. Ya da özlemekten korktuğum için tamamen geride bırakmak yerine özlem duygusuna rağmen bazen geride bırakabilirim. Çünkü hiçbir zaman tamamen hazır hissetmeyeceğim ki bazı şeylere… Artık sadece yaşayacağım. Öğrendim ki hazır hissetmek hissi yaşamak eyleminin içinde. Gri sevmiyorum ben. Ürkütür beni. Bir şey ya siyahtır ya beyazdır dedim her zaman. Ya iyidir ya kötüdür, ya vardır ya yoktur. Bunu da çok güzel öğretti hayat. Hiçbir şey tamamen iyi ya da tamamen kötü değildir. Güzel yapan, heyecan katan, yaşanılır kılan da bu her şeyden biraz olma haliymiş zaten. Bazen yanlış tren de seni doğru istasyona götürebiliyormuş. Yani demem o ki senin için olan seni buluyormuş. Geçmişte kaldığını düşünsen bile hatta. Kendimi bir şekilde her zaman olduğum gibi kabullenmenin yollarını buldum. Az ya da çok…
Ben dış etkenleri kabullenmemek için direnç gösterdim her zaman. Bazen geçmişimi kabullenemediğim zamanlar bile oldu hatta. O kadar dirençliydim ki bulunduğum noktayı, neler başardığımı göremez oldum. En son ne zaman aynaya bakıp kendimi takdir ettim hatırlamıyorum bile. Oysa ki ben şartlarını zorlayan kişiyim, başarmanın hazzına yalnız kaldığı anlarda bile ulaşabilen biriyim ben. Ben aşkın kendisiyim. Başkalarına göre olmasa bile kendi dünyasında mucizeler yaratan insanım. Hala insanlara güzel şeyler söyleyebilen o kişiyim. Kendine bir hikaye yazabilen biri. Ben artık hikayesi olan biriyim.
Sen hikayesi olan, hikayesini onlarca insana bir şekilde ulaştıran insansın Dilan…
Işık sensin. Işık senin önünde. O yüzden geçmişi de, dış etkenleri de, eksiklerini de, hatalarını da bırak. Işığı önünde ara. Geçmişte kalan şey sadece gölgen. Biliyorum çatlama sürecin sancılıydı. Ama içine ışığın girebilmesi için çatlaman gerekiyordu. Sen bu kadar saçma şeylere takılmak için fazla güzel ve iyi eğitimlisin Dilan… Kendi hikayeni sev artık lütfen, olduğun yeri oldur. Işığını takdir etmeyenler için de güneş olmak zorunda değilsin. Sen kendi ışığını görmeye çalışmaktan vazgeçme yeter…
© 2023. Pathika Danışmanlık Software Developer